herkesin bir şarkısı olmalı

DÜNYA SAHNESİNDEN TARİHİN EN DİKKATLİ,ÇEKİCİ ADAMLARINDAN BİRİ GEÇTİ.





İlk onun resmini görmüştüm bütün evlerin okulların iş yerlerinin duvarlarında,o kadar güçlü ve anlamlıydı ki bakışları.İlk önce anne babalarımızdan dinledik,daha sonra öğretmenlerimiz anlattı tanıttı bizlere ve kitaplar da okuduk hayatını ve eserlerini,zamanla bize bıraktıklarının önemini anlamıştık.Bizim için mücadele vermişlerdi o,arakadaşları ve askerleri.


Bugün onu ziyaret ettim,çünkü ondan güç almam gerekiyordu.Onun tek tek dokunduğu eserlerini,okuduğu kitaplarını inceledim.Öyle güzel saklamış ve korumuştu ki o günün şartlarına rağmen.Kırmızı bir kalemle beğendiği cümlelerin altını çizmiş sayfanın bir kenarına küçük küçük notlar almıştı.Onu görmeden sevmek bir başkaydı,güneş gibi doğmuştu karanlığımıza,bizim MUSATAFA KEMAL'imizdi.Atatürk adını alışıyla birlikte bütün dünya insanları şuna inanıyordu o bir melekti ve Türk insanları için gönderilmişti.İsmini duyan herkes bütün insanlar cesaretini,zekasını,asaletini duyuyor,hem kıskanıyor hemde ürküyordu.


Bizler için koruyucu,kurtarıcı,adalet,eşitlik,sevgi,özgürlük ve herşey olmuştunuz,ayırdım etmeksizin suçu suçluları cezasız bırakmadınız,o kadar büyüktünüz ki kökleriniz bütün ülkeyi sardı ve meyvalarınızla bizleri beslediniz.Bizler bunları öğrendiğimiz de sizin izinizden yürümeyi seçmiştik,ama bizim size taptığımızı söyleyerek sizden uzaklaştırmaya, engellemeye,susturmaya çalıştılar,oysa ki bizler doğruyu gösteren,hakkımızı,sevgimizi,kültürlerimizi ve düşüncelerimizi savunma söyleme hakkı veren,bir yürek halinde,geriye değil ileriye götüren sizi seviyor,takip ediyor eserlerinizi gelecek nesillere taşıyorduk doğru yolda ilerliyorduk.


 Kendinizi nasıl analtmıştınız cümleler içinde;


"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım"sizinle birlikte bizde benimsedik bu sözleri.


Canınız pahasına savaştınız,yoruldunuz,incindiniz ve kırıldınız.Ama herşeye rağmen ülkenize kocaman bir bağımsızlık cumhuriyet hediye ettiniz.Savaşlar bitmişti ama siz halen çevrenizde ki düşmanlarla savaşıyordunuz,evet size karşı geliyorlardı çünkü siz insanlara doğruyu gösteriyor,kimsenin kimseye köle olmayacağını anlatıyor,onların gözü açıp karanlıktan çıkarıyordunuz.buda kimselerin işine gelmiyordu ama Cumhuriyetin ilanını ile herşey değişmiş bambaşka olmuştu.


Artık sizde dinlenmeliydiniz ve zaferlerinizin tadını çıkartmalıydınız,ama sizin için zaman dinlenme zamanı değildi yaılacak çok şey vardı,ülkenizin kadınlarının sizinle mücadelelerini unutmamış,onlara bu ülkede hak,eşitlik ve özgürlük vermek için yorgun ve hasta olduğunuz halde çalışmış,bizleri gülümsetmiştiniz.

"Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettigi şeyi kadın ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleridir. Kadın ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olma zorundadır. İslam ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki bugün kendimizi bir türlü kayıtları bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim, kültür ve diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileriye gitmişlerdir."bu cümlelerinizi tamamlayışınız la özgürlüğümüze sahip olmuştuk.




Ve millet meclisinde NUTUK la gençlere şu hitabeyle seslenmiştiniz;

GENÇLİĞE HİTABE


Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" 20 Ekim 1927

Size kurtarıcımıza sonsuz minnet duyuyor eserlerinizi ve sizi hiçbir zaman unutmuyoruz.
                                                                                                                                    10/11/2009  21:15
                                                                                                                                     SULTAN

NOT: Aşağıdaki yazı HAFTALIK dergisinden alınmıştır.

MUSTAFA KEMAL  HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN 30 ÖZEL ŞEY...



1. "ATA" LAFINI SEVMEZDİ
"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2. EN SEVDİĞİ YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi  ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.

3. EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4. BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU.
Binlerce kitabı vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.

5. KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayakucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.

6.TAM BIR SALON ADAMI
En sevdiği dans valstı. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7. GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8. DOLABINDA LACİVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

9. ÖLÇÜLERİ
Boyu 1.74 idi. Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10. RUMELİ ŞİVESİ
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

11. HAZİN BİR HİKÂYE
Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım`ın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12. CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU
Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

13. PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14. KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI.
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15. DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

16. HOŞGÖRÜLÜ LİDER
Köylünün birinin gazete kâğıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış,"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.

17. SİGARA PAZARLIĞI
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti: "Ben  zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".

18. "BU NASIL HALKÇILIK?"
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.

19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!"

20. KURBANLARI BAĞIŞLARDI
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner ya da kesilmelerini engellerdi.

21. YABANCI DİLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca’yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.

22. FASULYESİNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23. KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24. KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı : "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".

25. BİR RİCASI BAŞ AÇTIRDI
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye sormuştu.
Kadın  başörtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.

26. BİLARDO VE YÜZME
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.

27. EN BAŞARILI DERS
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.

28.YAĞCILARA GET YOK
Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdulhak Hamit`e müdahale etti.

29. SON YILBAŞI GECESİ
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.

30. KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK
Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.